Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Stev Jobs: Stanford Üniversitesi mezuniyet töreni konuşması...

“Bugün dünyanın en iyi üniversitelerinden birisinin diploma töreninde sizlerle birlikte olmaktan onur duyuyorum... Sizlere hayatımla ilgili üç hikaye anlatacağım... İlki noktaları birleştirmekle ilgili. O zamanlar hayatımla ilgili ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu... Herşeyin yoluna gireceğine inanmaya karar verdim. O zaman çok korkutucu gelmişti ama geriye dönüp baktığımda hayatımda verdiğim en iyi kararlardan birisi olduğunu görüyorum... Merakım ve sezgilerim sayesinde içine düştüğüm çoğu şey daha sonra benim için paha biçilmez deneyimlere dönüştü. Bir örnek vereyim: o zamanlar Reed Üniversitesi muhtemelen ülkedeki en iyi kaligrafi dersini veriyordu... Kampüsteki her poster, çekmecelerdeki her etiket, çok güzel şekilde elle kaligre edilmişti. Okulu bırakmış olduğum ve zorunlu dersleri almak zorunda olmadığım için kaligrafi dersi alıp nasıl yapıldığını öğrenmeye karar verdim... Tarihsel ve sanatsal olarak o kadar inceydi ki, bilim hiçbir şekilde bunu yakalaya...

İmamlar ve Sultanlar (Mustafa İslamoğlu)

“Toplumların adalete dayalı "saff"ını bozup saltanata dayalı bir piramit ortaya çıkaran yukarıdakilerle bu piramidin oluşmasında gönüllü yada gönülsüz saltanata kaldıraç olmuş aşağıdakiler arasındaki mücadele iki farklı biçimde tezahür etmiştir. Biri piramidin tepesine çıkmak isteyenlerle orasını daha önce ele geçirmiş olanların kendi aralarında verdiği mücadele, diğeri ise toplumun adalet öğretisine aykırı konumunun farkına varıp piramidik zulüm düzenini yeniden "düz çizgi" (saff) haline getirmek isteyenlerin verdiği mücadele. "Saff" halindeki toplum kendisine tahakküm edilen bir yerinden kırılıvererek "piramitleşme"ye başlar. Bu durumda toplumdaki hayırda öne geçme yarışı yerini, başlara basarak piramidin tepesine ulaşma yarışına bırakmıştır. Artık her başın üzerinde bir ayak vardır. Adalet toplumunda tüm başlar Allah'a bağlı iken, saltanat toplumunda "baş başa baş da padişaha bağlı" hale gelmiştir. Padişah olmak ise ayakları ...

Aforoz edilme vaktim gelmişse demek ki… (2002)

En takva sahibi insanların Allah’tan en fazla korkanlar olduğu öğretilmişti, iyi kötü bir şekilde bir hocanın sohbetinde bulunmuş olan müslümanlara hep. Mustafa İslamoğlu da bu konuda Doğan Cüceloğlu’yla aynı fikirde olmalı ki “Takva sevginin zirvesidir" diyordu insanlara korku salan birçoklarının aksine: Takvanın ne olduğunu bilmek ancak yaşamakla mümkün. Ama takvanın salt korku demeye gelmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu kavramın içerdiği anlamlar içinde vakıa biraz korku da var. Ancak bu korku ateşten, cehennemden, azabdan, kahırdan korkmak değil. Ona "havf" derler ki onda sevgi aranmaz. Takvadaki korku kulun Rabb'ıyla arasındaki sevgiyi yıpratma korkusudur. O yakacak diye değil, o sevmeyecek diye korkmaktır. Takvada, titreyişin illeti ödül yada ceza değil sevgidir. "Sevmek vermektir, sahip olduğunuz en değerli varlığı, yüreğinizi vermek... Sevmek bazılarının iddia ettiği gibi yok olmak (fena) değildir, aksine "Sevmek var olmaktır."...

Platon (Eflatun)un "Devlet" inden Sokrates’in ölümü

Her çeşit insanla ahbapça, dobra dobra konuşur, her düşündüğünü herkese açıkça söyler, devletin politikasına da yalnızca seyirci, tenkitçi olarak karışırmış. Konuşmalarında asıl güttüğü amaç, herkesi bildiği inandığı şeyden şüphe ettirmekmiş. En çok söylediği iki sözden biri, “Benim tek bildiğim, bir şey bilmediğimi bilmektir” öteki de, “Kendini tanı” sözüymüş. Gençliğin ahlakını bozuyor diye 275’e karşı 281 oyla ölüme mahkum edildiğinde de kendisini kurtarmak için ne düşüncelerinden kısıntı yapmış, ne de kaçabileceği halde kaçmış; dostları arasında baldıran zehrini, şarap içer gibi içmiş!.. Ölmek, onun düşüncelerinin kaçınılmaz sonuydu. Bir bakıma da en büyük eseri ölümüdür. Onun için bu ölümü –okuyacağınız “Devlet”in de belki asıl kaynağı olan bu ölümü- Platon’un ağzından anlatacağız size: Sokrates: “Artık gidip yıkanma zamanı geldi. Zehri içmeden önce yıkanmak yerinde olur sanırım” dedi. O zaman Kriton söze karıştı: “Peki Sokrates, dedi; buradakilerden ve benden, çocukların ve ...

Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin Savaşçı

Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir… Arayış içinde olan insana pek kolay rastlamıyorum toplumumuzda. Benimle konuşmak isteyen insanların çoğu aslında bir başkasını nasıl değiştirebileceklerini soruyor... Tabii, en sık sorulan, "Bu memleketin insanını nasıl değiştireceğiz, nasıl adam edeceğiz, hocam?..." İçinde yetiştiği kültürel ve sosyal bağlamların ötesinde kim olduklarını sorgulayanların sayısı çok azdır... İnsanlar mutlaka sosyal roller içinde bulunacaktır ve sosyal roller içinde yaşamını sürdürecektir. Önemli olan, bu sosyal rollerin ona empoze mi edilmiş, yoksa kendi isteği ile mi bu sosyal rolleri yüklenmiş olduğudur... İnsanların direneceğini bile bile değişmek, hatta değişmeye teşebbüs etmek zor. Ama seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek... Bireyin bilinci donanınca, zenginleşi...