“Bugün dünyanın en iyi üniversitelerinden
birisinin diploma töreninde sizlerle birlikte olmaktan onur duyuyorum...
Sizlere hayatımla ilgili üç hikaye
anlatacağım... İlki noktaları birleştirmekle ilgili.
O zamanlar hayatımla ilgili ne yapmam
gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu... Herşeyin yoluna gireceğine inanmaya
karar verdim. O zaman çok korkutucu gelmişti ama geriye dönüp baktığımda
hayatımda verdiğim en iyi kararlardan birisi olduğunu görüyorum...
Merakım ve sezgilerim sayesinde içine
düştüğüm çoğu şey daha sonra benim için paha biçilmez deneyimlere dönüştü. Bir
örnek vereyim: o zamanlar Reed Üniversitesi muhtemelen ülkedeki en iyi
kaligrafi dersini veriyordu... Kampüsteki her poster, çekmecelerdeki her
etiket, çok güzel şekilde elle kaligre edilmişti. Okulu bırakmış olduğum ve
zorunlu dersleri almak zorunda olmadığım için kaligrafi dersi alıp nasıl
yapıldığını öğrenmeye karar verdim... Tarihsel ve sanatsal olarak o kadar
inceydi ki, bilim hiçbir şekilde bunu yakalayamazdı ve ben bunu muhteşem
buldum. Bunların hayatımda pratik bir uygulama bulma olasılığı yoktu ama on
sene sonra, ilk Macintosh’u tasarlarken, bir anda aklıma geliverdi...
Mac güzel bir tipografiye sahip ilk
bilgisayardı...
Okulu bırakmamış ve o kaligrafi dersine
girmemiş olsaydım, kişisel bilgisayarlar şu an sahip oldukları o harika
tipografiye sahip olamayabileceklerdi. Tabii ki üniversitedeyken noktaları
ileriye bakarak birleştirmek imkansızdı. Fakat on sene sonra geriye dönüp
baktığımda herşey çok ama çok berraktı.
Tekrar söylüyorum, noktaları ileriye bakarak
birleştiremezsiniz; onları sadece geriye baktığınızda birleştirebilirsiniz. Noktaların
gelecekte bir şekilde birleşeceğine inanmanız gerekiyor. Bir şeye
güvenmelisiniz; tanrıya, cesaretinize, kaderinize, hayata, karmaya, herhangi
bir şeye. Bu yaklaşım beni hiçbir zaman yolda bırakmadığı gibi hayatımı da
bütünüyle değiştirdi.
İkinci hikayem sevgiyle ve kaybetmekle
ilgili.
Hayatımın erken bir döneminde neyi sevdiğimi bulduğum için şanslıydım. Steve Wozniak ve ben Apple‘ı yirmi yaşındayken ailemin garajında kurduk. Çok yoğun çalıştık, ve on sene sonra apple garajdaki iki kişiden, dörtbin çalışanı olan iki milyar dolarlık bir şirkete dönüşmüştü. En nadide ürünümüz Macintosh’u piyasaya sürdüğümüzde ben otuz yaşına yeni basmıştım.
Hayatımın erken bir döneminde neyi sevdiğimi bulduğum için şanslıydım. Steve Wozniak ve ben Apple‘ı yirmi yaşındayken ailemin garajında kurduk. Çok yoğun çalıştık, ve on sene sonra apple garajdaki iki kişiden, dörtbin çalışanı olan iki milyar dolarlık bir şirkete dönüşmüştü. En nadide ürünümüz Macintosh’u piyasaya sürdüğümüzde ben otuz yaşına yeni basmıştım.
Ardından kovuldum. Kendi kurduğunuz bir
şirketten nasıl kovulabilirsiniz? Şöyle: Apple büyük bir şirket haline geldiği
için biz de şirketi benimle birlikte yönetebilecek, yetenekli olduğuna
inandığım birini işe aldık. İlk sene işler iyi gitti. Fakat daha sonra,
geleceğe yönelik görüşlerimiz farklılık göstermeye başladı ve bir noktada
koptu. Bu noktada yönetim kurulumuz onun tarafında yer aldı. Sonuçta otuz
yaşında dışarıda kalmıştım. Hem de herkesin gözü önünde. Hayatımın odak noktası
olan şey bir anda yok olmuştu, bu büyük bir yıkımdı.
Birkaç ay ne yapacağımı bilemedim... O zaman
farkına varmamıştım ama Apple’dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şey
olmuştu. Başarılı olmanın ağırlığı yeniden başlamanın hafifliğiyle yer
değiştirmişti. Hiçbir şey hakkında eskisi kadar emin değildim. Hayatımın en
yaratıcı dönemine girmek üzere özgürleşmiştim.
Sonraki beş sene Next adında bir şirket
kurdum, Pixar adında başka bir şirket... Pixar’da dünyanın ilk bilgisayar
animasyon filmi Toy Story‘yi yarattık ve şu an dünyanın en başarılı animasyon
stüdyosuyuz. İnanılmaz olaylar zincirinden sonra, Apple Next’i satın aldı, ben
Apple’a döndüm. Apple’ın yenilenmesinin kalbinde Next’te geliştirdiğimiz
teknoloji yatıyor...
Apple’dan kovulmamış olsaydım bunların
hiçbirinin olmayacağından son derece eminim. Tadı çok kötü bir ilaçtı, ama
sanırım hastanın da buna ihtiyacı vardı.
Bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur. Sakın
inancınızı kaybetmeyin. Devam etmeme sebep olan şeyin yaptığım işe olan aşkım
olduğuna ikna olmuş durumdayım. Neyi sevdiğinizi bulmanız gerek ve bu
aşklarınız için geçerli olduğu gibi işiniz için de geçerlidir.
İşiniz hayatınızın büyük bir kısmını
kaplayacak ve gerçek anlamda tatmin olmanın tek yolu harika bir iş olduğuna
inandığınız şeyi yapmanızdır ve harika bir iş yapmanın tek yolu ise yaptığınız
işi sevmenizden geçer. Henüz bulamadıysanız, aramaya devam edin. Durulmayın,
yılmayın...
Üçüncü hikayem ölüm hakkında. Onyedi
yaşındayken, şöyle bir şey okumuştum: “Her gününü, hayatının son günüymüş gibi yaşarsan,
günün birinde haklı çıkarsın.”
Bu cümle beni çok etkilemişti ve o günden bu yana her sabah aynaya bakıp, kendi kendime hep şunu sordum: “Eğer bugün hayatının son günü olsaydı, bugün (normalde) yapacağın şeyleri yapmak ister miydim?” Uzun süre art arda, “hayır,” yanıtını verdiğimde, bir şeyleri değiştirmem gerektiğini anladım. İnsanın kısa süre içinde öleceğini bilmesi, yaşantısına damga vuracak kararlar vermesi açısından büyük önem taşır. Çünkü her şey, tüm dış beklentiler, gururlar, küçük düşme ya da başarısızlık korkuları; tüm bunlar ölüm karşısında değerlerini yitirir, yalnızca ölümdür önemli olan.
Bu cümle beni çok etkilemişti ve o günden bu yana her sabah aynaya bakıp, kendi kendime hep şunu sordum: “Eğer bugün hayatının son günü olsaydı, bugün (normalde) yapacağın şeyleri yapmak ister miydim?” Uzun süre art arda, “hayır,” yanıtını verdiğimde, bir şeyleri değiştirmem gerektiğini anladım. İnsanın kısa süre içinde öleceğini bilmesi, yaşantısına damga vuracak kararlar vermesi açısından büyük önem taşır. Çünkü her şey, tüm dış beklentiler, gururlar, küçük düşme ya da başarısızlık korkuları; tüm bunlar ölüm karşısında değerlerini yitirir, yalnızca ölümdür önemli olan.
Kaybedecek bir şeyler olduğu düşüncesini yok
etmenin en iyi yolu insanın öleceğini hatırlamasıdır. Zaten çıplak ve
savunmasızsın. Yüreğinin sesini dinlememen için hiçbir neden yok.
Bir yıl kadar önce bana kanser teşhisi
kondu. Sabah 7:30’da girdiğim ultrasonda pankreastaki tümör bariz bir şekilde
görünüyordu. Bense pankreasın ne olduğunu bile bilmiyordum. Doktorlar bu tip
bir kanserin tedavisinin neredeyse imkansız olduğunu ve üç ila altı aydan fazla
yaşamayı beklemememi söylediler. Bu, çocuklarınıza ilerideki on yıl içinde
söyleyeceklerinizi birkaç ay içinde söylemeye çalışmak demekti... Bütün gün o
teşhisle yaşadım. Akşama doğru biyopsi yapıldı, boğazımdan bir endoskop
soktular, mide ve bağırsaklarımdan geçerek bir iğneyle pankreasımdaki tümörden
birkaç hücre aldılar. Ben narkozla uyutulmuştum, fakat doktorlar alınan
hücreleri mikroskobun altına koyduklarında, sevinç çığlıkları attığını söyledi
eşim. Benim kanserim ameliyatla tedavi edilebilecek bir türdenmiş. Ameliyat
oldum ve şimdi iyileştim.
Beni ölüme en çok yaklaştıran olay budur ve
umarım uzun yıllar boyunca bir daha bu denli yaklaşmam. Bu deneyimi yaşamış
biri olarak diyebilirim ki ölüm faydalı fakat sadece entelektüel bir kavramdır.
Hiç kimse ölmek istemez. Cennete gitmek
isteyenler bile oraya gitmek uğruna ölümü göze almak istemezler. Oysa ölüm
hepimizin ortak sonu. Şimdiye dek hiç kimse ölümden kaçamamıştır. Bunun böyle
de olması gerekir. Çünkü ölüm hayatın en güzel icatlarından birisi. Hayat’ın
değişim ajanı. Yenilere yer açmak için, eskilerden kurtulmanın tek çaresi. Şu
an için yeni sizsiniz ama günün birinde, üstelik pek yakında siz de eskiyecek
ve aradan çıkarılacaksınız. Bu kadar acımasız olduğum için üzgünüm, ama gerçek
bu.
Zamanınız kısıtlı, bu yüzden başkalarının
hayatını yaşayarak onu harcamayın. Başkalarının düşüncelerinin sonuçlarıyla
yaşama dogmasına takılıp kalmayın. Başka insanların fikirlerinin gürültüsünün
kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin ve en önemlisi
kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun. Kalbiniz ve
sezgileriniz ne yapmak istediğinizi bilirler...
Hepinize çok teşekkür ederim.”
“Steven Paul Jobs”
yıllar sonra geriye dönüp baktığımda
ve noktaları birleştirdiğimde, bütün o
yaşananların bir anlamı olduğunu görüyor ve hayatımın
en kederli anlarının, hayatımın en mutlu anlarına dönüştüğünü görüyordum....
Yorumlar
Yorum Gönder