Ana içeriğe atla

Joe Black

"Ne ufacık bir heyecan görüyorum ne de bir sevinç belirtisi. Bu ilişkideki tutku baştan karalara bile az gelir. Kendini bırakmanı istiyordum oysa. Havaya uçmanı istiyordum. Öyle ki eteklerin zil çalsın. Mevleviler gibi dans et ve delicesine mutlu ol... 
Aşk tutkudur. Onsuz yaşayamadığın biridir. Bırak şansın seni yönetsin. Öyle birini bul ki çılgınca sevebil ve o da sana aynı yanıtı versin... Nasıl mı bulacaksın? Aklını değil kalbini dinleyerek ama kalbinin attığını duymuyorum. Hayat bu olmadan da yaşanır belki; ama koca bir ömür tüket ve bir kez bile aşık olma. Yaşamış bile sayılmaz insan. Denemek zorundasın. Açık ol. Kim bilir, fırtına her an çıkabilir..."
Böyle söylüyordu Bill Parrish, “Joe Black” filminin ilk sahnelerinden birisinde kızı Susan’a. Filmin hemen başında dinlediğim bu sözler kadar bir hollywood filminde mevlevilerden bahsediliyor olması da ilginç gelmişti bana... Filmi soluksuz izledikten sonra, büyük bir heyecanla, tanıdığım herkese izlemesini tavsiye etmiştim. Mevlana’ya “Aşk nedir” diye soranlara “ol da gör” dermiş ya, Mevlana bu filmi izlemiş olsaydı aşkın ne olduğunu soranlara “izle de gör” derdi diyecek kadar etkilenmiştim filmden…
Bill Parrish gaipten bir ses duyuyor:
“Büyük Bill Parrish’in söyleyecek sözü kalmadı mı? O, dudaklarından coşku, tutku ve ihtiras dökülen adam sustu mu? Tüm o delice mutlu olma öğütleri veren, o, aşk olmadan hayatın anlamı yok diyen adam!? Tüm kıvılcım ve enerjisini tüketti mi? Alacalı sözlerle süslediğin tavsiye ve önerilerin şimdi nerede?
- !!! Tanrı aşkına nedir bu? Kimsin sen?
- Bin yılları asırlarla çarpıp sonsuzlukla toplamayı dene. Üstüne geçmişi ve geleceği ekle yine de...”
- !!!?
- Evet!
- Evet ne?
- Evet sorduğun sorunun cevabı.
- Ne sorusu?
- Hadi Bill! Şu soru: Artan bir sıklıkla kendine sormaya başladığın, en olmadık anlarda aklına gelen, beynine kan hücum etmesine sebep olan, bir türlü seslendiremediğin soru.
- Ölecek miyim?!...
Bill Parrish’in iş konusundaki yaklaşımına hayran olmamak elde değil: “Onur, bağlılık ve dürüstlük.” Bu adamda Sokrates ruhu olmalı... Ölümle burun burunayken bile değerlerinden vazgeçmiyor...
Bill Parrish’in doğum günü konuşması aynı zamanda ölüme giderken dostlarına yaptığı bir veda konuşmasıydı:
“Ne mükemmel bir gece. Gördüğüm her yüz bir anı. Hepsi mükemmel anılar olmayabilir elbette. Bazen iniş çıkışlarımızda oldu. Şimdi geleneklere aykırı davranıp bir dileğimi söyleyeceğim: Umarım hayatı benim kadar şanslı yaşarsınız. Bir sabah kalktığınızda şunu söyleyebilirsiniz. Daha fazlasını istemiyorum!”
Bill Parrish’in Susan’la veda konuşması:
“Seni ne kadar sevdiğimi bilmeni istiyorum. Hayatıma hiç ummadığım kadar büyük bir anlam kazandırdın... Seni o kadar çok seviyorum ki... Hiç pişmanlığım yok. Umarım sende böyle hissedersin.”
Bill Parrish ölüme doğru emin adımlarla yürürken Joe’ya soruyor:
- Korkmalı mıyım?
- Senin gibi biri mi?..
Allah herkese, ölüme korkmadan (emin adımlarla) yürüyebileceği bir yaşam nasip etsin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar