Ana içeriğe atla

Mali Saydamlık ve Hesap Verilebilirlik

Son bir yıldır tez çalışmam nedeniyle ekonomi ile alakalı çok sayıda kitap, araştırma ve makale okudum. Güncel ekonomik ve siyasi durumu yakından takip etmem sebebiyle de edindiğim bilgileri anlık olarak ekonomik durumla alakası bakımından değerlendirme şansına sahip oldum.

Son okuduğum çalışmalardan birisi de Tesev tarafından yayınlanan "mali saydamlık izleme raporu"

Rapor 2000 yılı öncesi ve hemen sonrası dönemde başka ülkelerde ve ülkemizde yaşanan ekonomik krizlerin bir daha tekrarlanmaması veya tekrarlanması halinde yaratacağı zararın en aza indirgenmesi amacıyla; kurallar, yöntem ve standartlar ortaya konması, mali saydamlık ve hesap verilebilirlik çalışmalarına vurgu yapıyor.

2001 krizi öncesinde bankacılık sistemindeki sorunlar nedeniyle oluşan krizin devlete ve millete maliyetini o günleri yaşayanlar hatırlıyordur. Krizi yaşadıktan sonra bu işin böyle sürdürülemeyeceği anlaşılmış ve bankacılık sistemi baştan aşağı elden geçirilerek öngörülebilir, izlenebilir ve ilerde krizlere yol açmayacak standartlar oluşturulmuştu. Bugünkü bankacılık sisteminin sağlamlığından hala daha övünülerek bahsedilir...

Rapordan alıntı:
“Saydamlık, bunun yanında hesap verilebilirlik gibi kavramların giderek daha çok konuşuluyor olmasının arkasında belli başlı iki neden bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, başta IMF olmak üzere uluslar arası kuruluşlar tarafından uluslararası finansal mimarinin son 5-6 yıldır yaşanan finansal krizlerden sonra yeniden yapılandırma çalışmalarında mali saydamlığa giderek artan şekilde vurgu yapılmasıdır. İkincisi ise; biraz da bu uluslararası atmosferin etkisi ile ulusal düzeyde de kamu hesaplarının saydamlığı konusunun tartışılmaya ve bu konuda toplumsal talebin bir ölçüde de olsa artmaya başlamasıdır.” 
“Ekonomideki en büyük aktör olan devletin hesap ve işlemleri konusunda açık olmaması, genel kabul görmüş standartlarda bilgi üretmemesi, üretilen bilginin kamunun tüm faaliyetlerini izlemeye imkan verecek içerikte olmaması, bazı gizli yükümlülükler yaratılması, piyasa kurallarının yeterince etkin çalışmasını engelleyen temel faktörlerden biri olarak ele alınmaya başlanmıştır. Özellikle uluslararası piyasaların ne kadar manipüle edilirse edilsinler bir kere eldeki mevcut verilerin yetersiz, gizli, güvensiz ve bunlara dayanılarak alınan ekonomi ve maliye politikası kararlarının da yanlış olduğu kuşkusuna kapılmaları halinde çok çabuk ve olumsuz tepki vermeleri kamu maliyesi verilerinde saydamlık sorununu daha da ön plana çıkarmıştır.[1]

2001 krizi sonrası, Ak Parti iktidarının ilk yıllarında, AB sürecinin de etkisiyle, saydamlık standart ve kriterlerinin oluşturulması yolunda önemli adımlar atılmış ve atılan adımların bir sonucu olarak içerde ve dışarda ülkenin ekonomi politikalarına bir güven oluşmuştu. Bu güven sayesinde iç ve dış yatırımlarda önemli artışlar olmuş, gerek dış krediler ve gerekse doğrudan yatırımlar ve dolayısıyla ekonomik büyüme oranlarında dikkate değer artış yakalanmıştı. Bu artış vatandaşın refah seviyesine de yansımış; sağlık, eğitim, ulaşım noktasında ciddi yatırımlar yapılmış; kişi başı milli gelirde artış yakalanmıştı.

Ve sonra her nedense, raporda bahsedilen "hesap ve işlemlerde açıklık" anlayışından vazgeçilerek ihalelerde raporda belirtilen standartlar dışında yöntemler, muhtemel gizli saklı nedenlere dayalı manipulasyon şüpheleri ortaya çıkmaya başlamış, ekonomistlerin bütün uyarılarına rağmen, maliyeti büyük olan ve gelecekteki gelirleri de ipotek altına alan KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) projeleriyle belli başlı mütahitler öncelenerek, devasa maliyetli yatırımlar yapılmaya başlanmıştı. Fakat geldiğimiz son durumda ülkede oluşan güvene dayalı olarak ülkeye akan yabancı sermaye, son gelen raporlara göre, oluşan güvensizlik ortamında, ülkeden apar topar kaçış yolunu seçmiş bulunuyor...

Saydamlık ve hesap verilebilirlik konularında daha ileri adımlar atılmasını beklerken bir anda 2000 ve hatta daha öncesi dönemlere dönüş politikasının bize getirdiği maliyet ve durum ortada. Baskılanan dolar yine de yükselmeye devam ediyor. Enflasyonun düştüğü iddia edilsede, vatandaşın alım gücündeki bariz düşüş sebebiyle, bunun nasıl olduğu kafalarda soru işareti olarak duruyor.

Raporda vergilendirme ve ihale süreçleriyle ilgili saydamlık analizleri de var ki biz o süreçlerin henüz adını bile anmadık. Olması gerekenle olan arasında dağlar kadar fark var. Fakat 2001'de yaşanan ağır kriz sonrası gelen ferahlamanın nimetlerinden yararlanan iktidar daha önce attığı adımların tersini atıyor olmasına rağmen, "tahsilsiz kesim feraseti"ne hitap eden hamaset politikasıyla gemisini yüzdürüyor. Gemi bu şekilde yüzdürülmeye devam edip, saydamlık raporu vb. bütün bilimsel ekonomik verilere aykırı uygulamalar sürdürülürse (ki sürdürülecek, bütün belirtiler onu gösteriyor) gemi bir süre sonra karaya oturacak ve biz bugün yapmıyor omanın bedelini ödediğimiz sorgulamaları o gün yapıyor olacağız ama iş işten geçmiş olacak. Bu sefer ki kriz 2001'deki kadar kolay atlatılabilir mi o kadar emin değilim. Çünkü o günlerde yaşanan krizin eseri olarak yıllarca dile getirilen maliyet, IMF'e borçlanılan 20-25 milyar dolarlık bir borçtu. O borcu ödemekle övünen iktidarın bugün için sırtımıza yüklediği borç ise kaç yüz milyar dolar tutuyor tam hesabını bilen  bile yok. Bilen varsa da saydamlık olmadığından biz bilemiyoruz... 5 kr. ödenmeyecek denen projeler için her yıl artan oranlarla milyarlarca dolar ödemeye devam ediyoruz.



[1] Yılmaz, Hakan-Emil, Ferhat, Mali Saydamlık İzleme Raporu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar