Ana içeriğe atla

Sabahattin Ali'den bir Asfalt Yol Hikayesi

Sabahattin Ali'nin Asfalt Yol hikayesi...

Anadolu'da bir köye atanan öğretmen, çok kötü bir yoldan, zor şartlarda köye ulaşır!..

Köylünün de yol yüzünden çok çile çektiğini gören öğretmen, vilayete yolun düzeltilmesi için dilekçe yazar!.. (Uzun dilekçeler okunmaz diye kısa kısa, her fikrini başka dilekçeye yazar.) 

Bir gün vilayete gelen bir devlet büyüğü de yoldan şikayet edince iş ciddiye biner...

Hatta iş o kadar ileri boyuta taşınırki yolun asfalt olmasına karar verilir! Öğretmen köylünün gözünde artık bir kahramandır. 

Hikayeden devam edelim:

"Köyde de itibarım artar gibi oldu. Bizim köylülerin insana muamele edişleri zaten barometre gibi.

Bence bu yolu asfalt yapmaya şimdilik hiç lüzum yoktu. Üç dört misli masraf edileceğine, bu para daha lüzumlu yerlere harcanabilir ve buraya kendimize göre bir yol, temiz bir şose yeterdi. Fakat belki başka bir düşündükleri var. Belki her şeyin son derece mükemmel olmasını istiyorlar. Bu kadar büyük işlere aklım ermez. Bir yol olsun da, paramız varsa isterse halı da döşetilsin...

Her ne ise, bu yol işinde bir damlacık tesirim olduysa ne mutlu bana...

***

Yol bitti. Birkaç gün sonra açılış töreni olacak... Bütün vilayet halkının buradan nasıl akın akın geçeceğini, nasıl kolaylıkla, kayar gibi istasyona varacağını düşündükçe içimde bir şey hopluyor. Yolun sağlamlığı hakkında dedikodular var. Müteahhit adamakıllı vurdu diyorlar. Fakat herhalde dedikodudan ibaret. Bu dehşetli güzel manzaranın karşısında insana nasıl fena düşünceler gelebilir, şaşırıyorum.

***

Bu gün ömrümün en mesut günü idi... Bu yol bir parça benim eserim demektir. Halk ve köylü uzaktan seyrediyorlardı, yakına gelmeleri için işaret ettim. Bu yol herkesten evvel onların demektir. Birkaç tanesi ilerleyecek oldu, jandarmalar bırakmadı, bende sesimi çıkarmadım ama neşemin yarısı kaçtı.

Her şeye rağmen köye muzaffer bir kumandan gibi döndüm.

Yolun açılışının onuncu günü nafianın fen memurları vilayete bir rapor vermişler. Kağnıların ve öküz arabalarının asfaltı şiddetli şekilde tahrip ettiğini bildirmişler.

Vilayetçe telaşa düşmüşler. Daha parası ödenmeyen yolun, o büyük zat şehri bir kere bile şereflendirmeden bozulması tehlikesi karşısında hemen toplanmışlar ve lastik tekerlekli olmayan nakil vasıtalarının asfalt yoldan geçmelerini menetmeye karar vermişler.

Köyde bu havadise kimse inanmak istemedi, fakat birkaç köylü jandarmalar tarafından durdurulup kağnılarını yoldan çıkarmaya, çamurlu tarlalardan geri dönmeye mecbur edilince, herkes işin ciddi olduğunu anladı."

Köylünün eskiden çok bozuk olsada bir yolu vardı. Şimdi istasyona gitmek için eskisinden birkaç kere daha berbat ve uzun bir yolu dolanmak zorunda kalmışlardı!..

Hikayenin sonunda muhtar öğretmene şöyle der:

"Evlat biz senden şikayetçi değildik. Ama bu yol meselesi işi değiştirdi. Köylü başımıza gelen bu derdi senden biliyor ve söz dinlemiyor. Birkaç keredir seni dövmeye, daha ileri gitmeye kalktılar, ben önüne zor geçtim. Birgün başına bir iş gelir. İyisi mi güzellikle buradan git. Darılma, gücenme, hakkını helal et!"

Sabahattin Ali yaşasa daha ne yol hikayeleri yazardı Allah bilir!..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar