Resimler 2012 yılında, İstanbul Polonezköy’de çekildi. Uçsuz bucaksız bir orman içerisinde piknik ve gezinti yapmıştık. Resimlerin çekildiği yere yıllar sonra gittiğimde uçsuz bucaksız ormanın ucunda, manzaraya sarı bir leke girmişti. Ya büyük bir inşaat için kazı yapılıyordu ya da bir maden sahası açılıyordu. Aynı yere şimdi gitsek nasıl bir manzara ile karşılaşırız bilmiyorum.
Ekonomik açıdan bakıldığında, bir yatırım yaparken önce yapılan işin maliyetine, harcanan emek ve kaynak sarfiyatına ve yapılan işin yarattığı faydaya bakmamız gerekiyor ama maalesef bizim yöneticilerimiz, geçmişten bu yana, işin hep rant tarafına bakıyor…
Yanlış işler desteklediğimiz parti tarafından yapıldığında göz yumar, değerlerimize sahip çıkmada doğru bakış açısına sahip olmazsak, siyasetçiler bize kuşu gösterip balık avlamaya devam eder, biz iş işten geçtikten sonra nereye gitti bu balıklar deriz...
Bütün ihale ve işlemlerin şeffaf olarak yapılması, ülkenin değerlerini yok pahasına rant uğruna feda edilmediğine dair bilgi sahibi olmamız, aksi bir durumda itiraz edebiliyor olmamız gerekir. Şu anda, olması gerekenin tam aksi yönde yol alıyoruz malesef!..
Ot bitmeyen binlerce kilometrekare arazi varken bu madenlerin hep en verimli arazi ve ormanlarda çıkması büyük şansızlık! Anadolu üzerinden uçakla geçmişseniz, binlerce kilometrekare alan kaplayan uçsuz bucaksız çorak arazileri görmüşsünüzdür. Ya yol olmadığı, yaşam merkezlerine uzak olduğu için oralarda maden çıkarmak pek karlı olmuyor ya da ot bitmeyen yerde maden de çıkmıyor!
Bana sorarsanız, ben petrolün bile keşfedilmediği bir dünyada yaşamak isterdim ama madencilik ülke kalkınması açısından önemli. Bununla birlikte madencilik, çevreye zarar vermeden, ortaya çıkacak her türlü atığın başka bir amaçla değerlendirilebildiği maksimum verimlilikle de yapılabilir, vahşi yöntemlerle ve çevre gözetilmeksizin de…
Madenlerimize gerçekten sahip çıkabiliyor muyuz, verimli şekilde değerlendirebiliyor muyuz!?..
Kazdağları’nda altın çıkaran Kanada'lı şirket ‘ceo’sunun anlatımına göre şirket, yapılan az bir yatırımla çok büyük karlar elde edecek.
https://twitter.com/ahuozyurt/status/115115619583289240781
Peki bu işten bizim karımız ne!? Payımıza düşen kar feda edilen doğal kaynaklara değiyor mu? Biz, bize ait olan bu madeni neden kendimiz işlemeyip büyük karı “dış güçlere” bırakıyoruz. Kanadalı şirket altın çıkarırken Kanada da uygulanan yöntemleri mi kullanıyor yoksa doğayı gözetmeyen vahşi yöntemleri mi!?..
Şöyle bir çalışma var mı mesela? Şu kadar doğal alan yok olacak, şirket bu işten şu kadar kar elde edecek, bu karın şu kadarı bize kalacak!?..
Yaşam alanlarımız gün geçtikçe daralıyor. Beton içinde nefes almakta zorlanıyoruz. Nefes almak için kaçtığımız yeşil alanlar gün geçtikçe yok oluyor...
Dünyanın bütün altınları size ait olsa, nefes alacak havanız kalmadığında o altınların bir kıymeti kalır mı!?..
Eskiler anlatırdı: Muhtemelen II. Dünya savaşı yıllarında kurak geçen bir senenin sonunda köylerde öyle bir kıtlık yaşanmış ki bir kile mısır karşılığı koca tarlasını verenler olmuş…
Malesef büyük doğal zenginliklerimiz küçük rant hesapları uğruna hızla tüketiliyor ve biz buna dur diyemiyoruz!..
Gemimiz yanlış yönde ilerliyor. Bireysel anlamda insanlar çıkarlarını düşünür ama devletler toplumun çıkarına göre yönetilmelidir. Devlet bireylerin çıkarlarına göre yönetilmeye başlamış ve kimse buna dur diyemiyorsa bu gidişin sonu felakettir...
Yorumlar
Yorum Gönder