Şirket ortağıysanız, şirket yöneticisinden ne beklersiniz!?..
Kârlı yatırımlara imza atmasını, kârdan payınıza düşeni almayı umarsınız değil mi!?..
Peki ya şirkette, tüm harcamalar şirket yöneticisinin konforuna, keyfine yönelik yapılıyorsa!?..
Kar payı beklerken sırtınıza bir dünya borç yükleniyorsa!?..
Şöyle kar edeceğiz, böyle kazanacağız vaatleriyle yola çıkılıp, gelir getiren yatırımlar yerine tüm paranın şatafat, lüks ve gösterişe harcandığını öğrenirseniz ne yaparsınız!?..
Gelir getirmek bir yana, yapılan yatırımların yıllara yayılan bir dünya ödemesi olduğunu ve şirket ortağı olarak hisseniz oranında borçtan sizin de sorumlu olduğunuzu öğrenirseniz!?..
Ne işim olur benim şirketle diyebilirsiniz tabi!.. Ama malesef, şirket gibi yönetilen bir devletin vatandaşıysanız, üstelik kural tanımayan, kuralları keyfiyete uyduran; "Bir problem mi yaşadınız... Rahat olun. Bize hemen ulaşırsınız. Bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var rahat olun. Mevzuatı da değiştiririz." diyebilen bir yönetim anlayışıyla yönetiliyorsanız, ben anlamam bu işlerden beni hesaba katmayın diyemezsiniz!..
Bugünlerde yaşadığımız ekonomik sıkıntıların temel nedeni, karına zararına ortak olduğumuz devletin kaynak ve imkanlarının gelir getirmeyen, ışıltılı, şatafatlı, göz boyayan ama hep zarar yazan harcamalara yönelmiş olması!..
Işıltılı açılışlar, parlak vaatler, hep ileriye taşınan umudumuzla ne tür bir şirketin içine düştüğümüzü bugüne kadar göremedik!.. Ama sonuçlarını bizzat yaşıyoruz!..
İhtiyacımızın ne kadar acil olduğu tartışmalı projelere, bedelinin çok üzerinde borçlanmalarla, uzun vadeli yükümlülükler altına girdik!..
İlk başta, gelen krediler ve inşaata dayalı istihdam sayesinde oluşan refah artışı, kredi geri ödemelerinin başlamasıyla tersine döndü!..
Ülkeye döviz girişi olurken düşük seyreden döviz oranları, kredi geri ödemeleriyle başlayan döviz çıkışı nedeniyle bozuldu! Ülkeye döviz yağdırırken dost bildiklerimiz, kredi limitlerimizi doldurduğumuzda dış güçler oldu!
Oysa mesele hamaset götürmeyecek kadar mühim olmakla birlikte yaşadığımız tablonun sebebi çok basit! Birisine borç verirken (bu devirde kaldı mı bilmiyorum) ne için aldığına ve verdiğiniz parayı geri alıp alamayacağınıza bakarsınız!.. Geri alabileceğinize dair risk görürseniz "sadakam olsun, zor durumdaki birisine bir hayrım dokunsun" demeyecekseniz borç vermek istemezsiniz! Ülkemizin risk primi, malesef olabilecek en yüksek seviyelerde seyrediyor! Yaptığımız son dış borçlanma 2 milyar dolar. Risk primimiz nedeniyle faizi o kadar yükseldi ki, 2 milyar doların 1 milyar dolar faizi var!.. Lira olarak düşününce bile yüksek olan bu faizin dolar üzerinden ödenecek olması akıllara zarar!..
İktidar ekonomi politikalarında üst üste o kadar büyük hatalar yaptı ki 128 milyar dolara ulaşan döviz rezervimiz çok kısa sürede eksi 40 milyar dolarlara geriledi! İktidar hala ışıltılı hayaller satıyor ama rakamlar öyle söylemiyor...
Şimdi biten her proje devasa bir kara deliğe dönüşüyor! Bedelini ödeyip kullanamadığımız yol ve köprülere vergilerimizle, kullanmadan yüksek bedeller ödüyoruz!..
Oysa KOİ projelerine vergilerimizden ödenen tutarlarla her sene bir projeyi kendimiz yapmış olsak, 15-20 senelik taahhütlerin altına girmeyeceğimiz gibi, biten her proje bizim için altın yumurtlayan tavuğa dönüşmüş olacak, üstelik kendi köprü ve yolumuzdan çok daha uygun fiyata geçebiliyor olacaktık!..
Tıpkı 1. ve 2. köprü ve TEM otoyolunda olduğu gibi!..
Yorumlar
Yorum Gönder